Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, ümmetini gecesi de gündüz gibi apaçık bir yol olan İslam dini Üzere bırakmıştır. O yoldan ancak kendini helak eden uzaklaşır. Allah ve Rasûlünün çağrısına uyan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmeti (sahâbe, tâbiîn ve onlara en güzel şekilde tâbi olanlar), hak yolda yürümüş, akîde, ibâdet, ahlâk ve terbiye yönünden çok farklı ge onun şeriatını tatbik ederek onun sünnetine sımsıkı sarılmışlardır. Böylece sadece onlar, kendilerine düşmanlık eden veya aykırı davrananların onlara hiçbir zarar veremeyeceği ve Allah'ın emri gelip kıyamet kopacağı ana kadar hak yol üzere var olacak tâife olmuşlardır. Bizler; -Allah'a hamdolsun- onların yolunda yürüyen, onlar gibi Kur'ân ve sünnetle hidâyete eren, bunu Allah'ın üzerimizdeki bir nimeti olarak gören ve her mü'minin böyle olması gerektiğine inananlarız. Yüce Allah'dan, hem bizleri hem de Müslüman kardeşlerimizi dünya ve âhirette "La ilahe illallah" sözü ile sabit kılmasını ve bizlere rahmet ihsan etmesini dileriz. Şüphesiz ki O, karşılıksız ve çokça verendir.
Reklam
"Ahlâk; nefiste köklü bir şekilde yer etmiş bir durumdur ki, (insanın tüm) eylem ve davranışları, herhangi bir düşünmeye ihtiyaç duymaksızın kendiliğinden ve kolaylıkla ondan meydana gelir. Eğer bu hâl, akıl ve şeriat açısından güzel olan eylem ve davranışların kolaylıkla meydana gelmesine el veriyorsa, “güzel ahlâk” diye adlandırılır. Şayet kendisinden çirkin sayılan fiiller sâdır oluyorsa, (davranışların) kaynağı sayılan bu hâle “kötü ahlâk” ismi verilir. Tanımda ahlâk için "nefiste köklü bir şekilde yer etmiş bir durum" dedik; çünkü kendisinden ara sıra maddî fedakârlıkta bulunma eylemi meydana gelen kişiye, bu vasıf nefsinde köklü bir şekilde yer etmediği sürece“Bunun ahlâkı cömertliktir” denilmez.
Güzel ahlâka sahip olmak, bizim için neredeyse tevhide sahip olmak kadar önemli ve gereklidir. Çünkü şu dünyada insanları bir araya getiren şey "akide"dir; onları bir arada tutan şey ise "ahlâk"tır
Bir insan en güzel şekilde yaratıldıktan sonra cismânî ve zihnî kuvvetlerini kötülük için kullanıyorsa, o zaman Allah da ona ancak kötülük yolunda tevfik eder. Bundan dolayı o insan alçak duruma düşer ve öyle bir noktaya ulaşır ki, hiçbir mahlûk ahlâk bakımından o kadar aşağıya düşmez. Bu, insanlık toplumunda açıkça görülebilecek bir gerçektir. Hırs, tamah, bencillik, şehvet düşkünlüğü, esrarkeşlik, alçaklık, gazâb ve benzeri diğer adetler nedeniyle insan ahlâkî bakımdan gerçekten en düşük seviyeye düşer.
Sayfa 171 - 95 / TỈN SÛRESİ 5. Ayet.Kitabı okuyor
Nahl Suresi 90. Ayet
90. Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor. [Sözlükte adalet "doğru hareket etmek, gerçeğe uygun hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak" gibi mânalara gelen bir isim olup ahlâk ve hukuk terimi olarak, bireysel ve sosyal yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik esaslarına uygun davran- mayı sağlayan bir erdemi ve hukuk ilkesini ifade eder. "Başkasına iyilik etmek" ve "yaptığını güzel yapmak" şeklinde kısmen iki farklı anlam taşıyan ihsan, dinî ve ahlâkî bir kavram olarak "hayırlı bir işi bilerek ve en iyi şekilde yapma, Allah'a ihlâsla ibadet etme, başkalarına hak ettiklerinden daha faz- lasını verme" gibi anlamlarda kullanılır. "Hayasızlık" diye çevirdiğimiz fahşå kelimesi, aynı kökten gelen "fuhuş" kelimesiyle eş anlamlı olup çirkin sözler ve fiiller için kullanılır. "Kötülük" diye çevirdiğimiz münker ise genellikle mâruf kavramının zıddı olarak "aklın ve sağ duyunun çirkin bulduğu, erdemli toplumun yadırgadığı tutum ve davranışlar" anlamına gelir. Fahreddin er-Razî'nin de ifade ettiği gibi (XX, 100), "Bu âyette Allah Teâlâ yükümlülükle ilgili farz ve nåfile mahiyetindeki ilkeleri; kezå ahlâk ve âdâba dair genel ve özel konuları bir araya getirmiştir."]
Sayfa 276Kitabı okudu
Reklam
Cinlerden, perilerden, sihir ve büyüden, keramet ve mucizeden geçilmeyen, adaleti, hak ve hukuku, emeği, alın terini önemsemeyen bir din algısının kaynağı Kur'an-ı Kerim ve kendisinde, kendisine inananlar için güzel örnekler bulunan Hz Muhammed olabilir mi? Her paragrafı sorgulama, akletme, Adalet hak hukuk özgürlük ahlak paylaşma Vefa Emeğe saygı hesap verme ve sorumluluk üzerine kurulu olan israfı kendini beğenmişliği cimriliği tembelliği asıl haklı zulmü ve zalimi lanetleyen bir metin bir ilahi kelam Nasıl böyle bir din algısı ve anlayışın kaynağı ve dayanağı olabilir?
İnsanların üstünlüğü, ancak bilgi, güzel ahlak ve takva ile olduğunu Kur'an-ı Kerim insanlığa ilan ediyor idi.
İnsan
Söylediğimiz gibi insan, en aşağı olan behimí (hayvâní) nefs, ortada olan yırtıcı (seb'i) nefs ve en şerefli olan meleki nefs olarak üç kuvvenin bileşimidir. En aşağı olan (nefs) ile o, hayvanlarla ortaktır, en şerefli olanla onlardan ayrılır; yine en şerefli olan (nefs) ile meleklerle ortaktır, en aşağı olanla da onlardan ayrılır. Seçim dizgini ve tercih gemi onun elindedir. Eğer isterse o, hayvanlar seviyesine, onlardan biri olana kadar iner; isterse yırtıcılar mahalline yerleşir ve onlardan biri olur; isterse de melekler makamına ilerler ve onlardan biri olur. Bu üç nefsin tabiri Yüce Kur'ân'da emredici nefs (nefsi emmâre), ayıplayıcı nefs (nefsi levvâme) ve tatmin bulmuş nefs (nefsi mutmaine) olarak geçer. Emredici nefs, şehvetlere atılmayı emreder ve onda ısrar eder; Ayıplayıcı nefs, noksanlığı gerektiren şeye bulaştıktan sonra bu girişimi pişmanlıkla ve ayıplayarak basiret gözünde çirkinleştirir. Tatmin bulmuş nefs ise yalnız güzel fiil ve razı olunan sonuca (eser) razı olur…
328 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.